*Matematik olarak Türkiye'de halkın yüzde 45'i aç. Çünkü gelir seviyesi açlık sınırı altında. Neden aç kalmıyor? Zekât var, sadaka var, sosyal yardımlar var, yardımlaşma var. Yoksa matematik olarak baktığınızda halkın yüzde 45'i açlık sınırının altında, halkın yüzde 80'i yoksulluk sınırının altında. Böyle bir tabloyla karşı karşıyayız.
*AK Parti iktidara geldiğinde bu bakiye 6,6 milyar liraydı. 6,6 milyar liradan 5 trilyon 173 milyar liraya gelmiş. AK Parti iktidarı döneminde milletin bankalara olan borçları 900 misline yakın oranda arttı. Bu rakamı verdikten sonra uzun uzun ekonomiden, vatandaşın durumundan bahsetmeye çok da gerek yok.
*Vatandaşın gelir seviyesi yeterli olsa, ekonomi yönetimi yerinde olsa, iyi olsa, ekonomik şartlar iyi olsa kimse gidip de bankalara olan borcunu 900 misli artırıp kredi kartıyla da bireysel krediyle hayatta kalmaya çalışmaz. Peki bu borçlar yapılıyor fakat ödenebiliyor mu? Hayır. İcra dosyaları 25 milyona gelmiş.
*Yani neredeyse üç kişiye bir tane icra dosyası düşecek bir noktaya gelmiştir. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı sosyal yardım yapılan hane sayısını açıklıyor: ‘Dört milyon 262 bin haneye sosyal yardım yapıyoruz’ diyor. Bu, 20 milyon insan yapar. O da açlık sınırının altında gelire sahip olanların sosyal yardımlarla geçindiğini gösteriyor. Bir Afrika ülkesini andıran istatistikler karşımıza çıktı.
*20 milyon insanın sosyal yardım alıyor olması Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın övüneceği bir şey değil, aslına bakarsanız utanacağı bir durum. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın Alo 144 sosyal yardım hattına yapılan başvurular rekor kırıyor. Bakanlık kaynaklarına göre, bakanlık kayıtlarına göre Alo 144 sosyal yardım hattına günde 17 bin telefon geliyor. Aylıksa 400 bin telefon geliyor.
*Türkiye ve 85 milyon millet SOS veriyor. Türkiye yanıyor, Milli Görüş’ü arıyor. OECD raporuna göre Türkiye'de altı milyon çocuk yoksul. Türkiye Ekonomi Politikaları Vakfı bir araştırma yapmış; Türkiye'de 0–17 yaş grubunda, yani 18 yaşın altında yedi milyon çocuk yoksul. Bu rakamlar, Türkiye'deki yoksulluğun boyutunu, artık çocuk yoksulluğu haline gelen yoksulluğun boyutunu açık bir şekilde ortaya koymakta.
*Bütün bu gerçekleri gördüğümüz zaman Sayın Cumhurbaşkanı'nın bundan yedi sene evvel başkanlık sistemine geçileceği zaman yaptığı konuşmaları hatırlıyorum. Ne diyordu Sayın Cumhurbaşkanı? ‘Bu kardeşinize bu yetkiyi verin; faizle, enflasyonla, hayat pahalılığıyla, döviz kurlarıyla nasıl mücadele ediliyor o zaman görün.’ diyordu. Bu millet bu yetkiyi de Sayın Cumhurbaşkanı’na verdi.
*2018'den bugüne kadar gelinen sürede, aradan geçen yıllarda açlık sınırı on dört kat arttı, yoksulluk sınırı on beş kat arttı, dolar kuru yedi buçuk kat, enflasyon iki buçuk kat, faiz oranları altı kat arttı.
*Yardıma muhtaç hane sayısı yüzde 50 arttı. Kredi ve kredi kartı borcu vatandaşın başkanlık sistemi boyunca beş misli arttı; bir trilyon seviyesinden beş trilyon seviyesine geldi. Yasal takibe düşen bireysel borçlular dört misli arttı. İşte size başkanlık sisteminin özeti: Fakirlik artmış, borçlar artmış, yoksulluk artmış, açlık artmış, perişanlık artmış.
*Hiç de Sayın Cumhurbaşkanı'nın dediği gibi, bu yetkiler verildi diye hiçbir şey çözüme ulaşmamış. Biz o zaman da söyledik; sistemler bir araçtır. Bu aracı hangi zihniyetin ne amaçla kullanacağına bağlı olarak bu aracın iyi mi kötü mü olduğu belli olur. Yoksa sadece sistem değişikliğiyle her şey güllük gülistanlık olmaz.
*Siz borç, faiz, zam, vergi ekonomisini uygulamaya devam ettiğiniz sürece; Milli Görüş’ün ekonomi modeline geçmediğiniz sürece; üretim, istihdam, ihracat odaklı bir ekonomi uygulamadığınız müddetçe hangi sisteme geçerseniz geçin kurtulmanız mümkün olmaz. İşte başkanlık sistemine geçtikten sonra tablo böyle. Peki önümüzdeki üç senede ne var? Orta Vadeli Ekonomik Program bunu ortaya koyuyor. Bir defa bütçe açığı yıllık iki buçuk ila üç trilyon lira olarak devam edecek.
*2026'da 2,7 trilyon, 2027'de 2,7 trilyon, 2028'de 2,8 trilyon lira bütçe açığı vereceğiz. Bu sene de 2,2 trilyon bütçe açığı var. Dört senede 10 trilyon liranın üzerinde, yani 250 milyar dolar seviyesinde bir bütçe açığı. Bu ne demek? Bu kadar borçlanmak demek. Yani ‘beni iktidarda tutmaya devam ederseniz önümüzdeki üç sene 250 milyar dolar daha borç alacağım, torununuzun torununu bile borca batıracağım’ demekteler.
*Orta Vadeli Program’da hükümetin açıkladığı rakamlara göre söylüyorum. Çünkü bu bütçe açığını borçlanma dışında bir şeyle karşılamak mümkün değil. Bugüne kadar da borçlanma dışında bir şeyle bu açığı kapatmadılar zaten. Yamalı bohça bir bütçeyi yapmaya devam ediyorlar. Neden? Milli Görüş zihniyetinden uzaklaştıkları için...
"BAŞVURULAR REKOR KIRIYOR"
*Kredi kartı borçları ve bireysel kredi borçları alarm veriyor. Bireysel kredi ve kredi kartı borçları, vatandaşın bankaya olan borçları eylül ayı itibarıyla 5 trilyon 173 milyar liraya geldi.*AK Parti iktidara geldiğinde bu bakiye 6,6 milyar liraydı. 6,6 milyar liradan 5 trilyon 173 milyar liraya gelmiş. AK Parti iktidarı döneminde milletin bankalara olan borçları 900 misline yakın oranda arttı. Bu rakamı verdikten sonra uzun uzun ekonomiden, vatandaşın durumundan bahsetmeye çok da gerek yok.
*Vatandaşın gelir seviyesi yeterli olsa, ekonomi yönetimi yerinde olsa, iyi olsa, ekonomik şartlar iyi olsa kimse gidip de bankalara olan borcunu 900 misli artırıp kredi kartıyla da bireysel krediyle hayatta kalmaya çalışmaz. Peki bu borçlar yapılıyor fakat ödenebiliyor mu? Hayır. İcra dosyaları 25 milyona gelmiş.
*Yani neredeyse üç kişiye bir tane icra dosyası düşecek bir noktaya gelmiştir. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı sosyal yardım yapılan hane sayısını açıklıyor: ‘Dört milyon 262 bin haneye sosyal yardım yapıyoruz’ diyor. Bu, 20 milyon insan yapar. O da açlık sınırının altında gelire sahip olanların sosyal yardımlarla geçindiğini gösteriyor. Bir Afrika ülkesini andıran istatistikler karşımıza çıktı.
*20 milyon insanın sosyal yardım alıyor olması Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın övüneceği bir şey değil, aslına bakarsanız utanacağı bir durum. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın Alo 144 sosyal yardım hattına yapılan başvurular rekor kırıyor. Bakanlık kaynaklarına göre, bakanlık kayıtlarına göre Alo 144 sosyal yardım hattına günde 17 bin telefon geliyor. Aylıksa 400 bin telefon geliyor.
*Türkiye ve 85 milyon millet SOS veriyor. Türkiye yanıyor, Milli Görüş’ü arıyor. OECD raporuna göre Türkiye'de altı milyon çocuk yoksul. Türkiye Ekonomi Politikaları Vakfı bir araştırma yapmış; Türkiye'de 0–17 yaş grubunda, yani 18 yaşın altında yedi milyon çocuk yoksul. Bu rakamlar, Türkiye'deki yoksulluğun boyutunu, artık çocuk yoksulluğu haline gelen yoksulluğun boyutunu açık bir şekilde ortaya koymakta.
"BAŞKANLIK SİSTEMİNİN ÖZETİ: FAKİRLİK ARTMIŞ, BORÇLAR ARTMIŞ"
Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi üzerinden sözlerini sürdüren Erbakan, şöyle devam etti:*Bütün bu gerçekleri gördüğümüz zaman Sayın Cumhurbaşkanı'nın bundan yedi sene evvel başkanlık sistemine geçileceği zaman yaptığı konuşmaları hatırlıyorum. Ne diyordu Sayın Cumhurbaşkanı? ‘Bu kardeşinize bu yetkiyi verin; faizle, enflasyonla, hayat pahalılığıyla, döviz kurlarıyla nasıl mücadele ediliyor o zaman görün.’ diyordu. Bu millet bu yetkiyi de Sayın Cumhurbaşkanı’na verdi.
*2018'den bugüne kadar gelinen sürede, aradan geçen yıllarda açlık sınırı on dört kat arttı, yoksulluk sınırı on beş kat arttı, dolar kuru yedi buçuk kat, enflasyon iki buçuk kat, faiz oranları altı kat arttı.
*Yardıma muhtaç hane sayısı yüzde 50 arttı. Kredi ve kredi kartı borcu vatandaşın başkanlık sistemi boyunca beş misli arttı; bir trilyon seviyesinden beş trilyon seviyesine geldi. Yasal takibe düşen bireysel borçlular dört misli arttı. İşte size başkanlık sisteminin özeti: Fakirlik artmış, borçlar artmış, yoksulluk artmış, açlık artmış, perişanlık artmış.
*Hiç de Sayın Cumhurbaşkanı'nın dediği gibi, bu yetkiler verildi diye hiçbir şey çözüme ulaşmamış. Biz o zaman da söyledik; sistemler bir araçtır. Bu aracı hangi zihniyetin ne amaçla kullanacağına bağlı olarak bu aracın iyi mi kötü mü olduğu belli olur. Yoksa sadece sistem değişikliğiyle her şey güllük gülistanlık olmaz.
*Siz borç, faiz, zam, vergi ekonomisini uygulamaya devam ettiğiniz sürece; Milli Görüş’ün ekonomi modeline geçmediğiniz sürece; üretim, istihdam, ihracat odaklı bir ekonomi uygulamadığınız müddetçe hangi sisteme geçerseniz geçin kurtulmanız mümkün olmaz. İşte başkanlık sistemine geçtikten sonra tablo böyle. Peki önümüzdeki üç senede ne var? Orta Vadeli Ekonomik Program bunu ortaya koyuyor. Bir defa bütçe açığı yıllık iki buçuk ila üç trilyon lira olarak devam edecek.
*2026'da 2,7 trilyon, 2027'de 2,7 trilyon, 2028'de 2,8 trilyon lira bütçe açığı vereceğiz. Bu sene de 2,2 trilyon bütçe açığı var. Dört senede 10 trilyon liranın üzerinde, yani 250 milyar dolar seviyesinde bir bütçe açığı. Bu ne demek? Bu kadar borçlanmak demek. Yani ‘beni iktidarda tutmaya devam ederseniz önümüzdeki üç sene 250 milyar dolar daha borç alacağım, torununuzun torununu bile borca batıracağım’ demekteler.
*Orta Vadeli Program’da hükümetin açıkladığı rakamlara göre söylüyorum. Çünkü bu bütçe açığını borçlanma dışında bir şeyle karşılamak mümkün değil. Bugüne kadar da borçlanma dışında bir şeyle bu açığı kapatmadılar zaten. Yamalı bohça bir bütçeyi yapmaya devam ediyorlar. Neden? Milli Görüş zihniyetinden uzaklaştıkları için...
"TOPLAM FAİZ MİKTARI 831 MİLYAR DOLAR"
Faiz üzerinden eleştirilerde bulunan Erbakan, “Paralar faize gidince emeklilikte adalet bekleyenlere, işçiye, çiftçiye, köylüye, küçük esnafa, memura bir şey kalmıyor. 2028 yılına geldiğimizde AK Parti hükümetlerinin ödemiş olacağı toplam faiz miktarı 831 milyar dolar. 831 milyar dolar parasını bu ülkenin, bu milletin faize vermiş; bir ‘dünya faiz şampiyonu’ olacak. Bir trilyon dolara yakın bir faiz. İyi ki faiz konusunda ‘nas var, biz faize karşıyız’ diyorlar. Biz de diyoruz ki faize karşı olmasalar kim bilir kaç trilyon dolar ödeyeceklerdi. 831 milyar doların yüzde birini verseler ne emeklilikte bir problem kalır, ne sigortada bir problem kalır, ne de sosyal devlet noktasında bir problem kalır. Ne fakir fukara kalır” diye konuştu.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.